Halid Ziya Uşaklıgil’in Bilinmeyen Bir Kitabı: İlm-i Sîma

Roman ve hikayeleriyle hafızamızda yer edinen Halid Ziya Uşaklıgil’in 1894’te yayınladığı ve şimdilerde Büyüyen Ay Yayınları tarafından ilk defa günümüz Türkçesine aktarılan kitabı “İlm-i Sîma” dış görünüşten ve fiziki özelliklerden bir iç okuması yapmaya çağırıyor okurlarını.

Sîma ilmi, Allah’ın beşerlere dokuduğu saklı halleri ortaya çıkarma girişimidir.                 

Halid Ziya, kitabın başlangıcında insan çehresinin dışarıya muhtelif şekillerde aksettiğinin altını çizmiştir. Sîma ilminin, ruh hallerindeki değişimlerle çehrede ne tür belirtiler meydana getirdiğini anlamaya çalışmanın bilgisini edinmekte bir yöntem olduğunu izah etmiştir.

Hipokrat, Aristoteles, Marcus Aurelius, Montaigne gibi isimlere atıfta bulunarak, sîma ilminin faydalarını ve gerekliliğine olan inancını dile getiriyor. Daha sonrasında bu ilmi büyük bir maharetle uygulamış olan Kaspar Lavater adındaki İsviçreli filozofa yoğunlaşan Uşaklıgil; Lavater’in kendi dönemindeki insanların sîmalarına bakıp onları nasıl isabetli tespitlerde bulunarak keşfettiğini misaller vererek gözler önüne seriyor.

İnsan, öncelikle kendi nefsini tanımalıdır.

Halid Ziya, Lavater’in bir sözünden yola çıkarak şu hususu belirtmiştir: “İnsanlar ancak kendi nefsinin mevcudiyetindeki durumları ortaya çıkarıp fikir sahibi olarak başkalarının sîmaları hakkında hükümler verebilir.”

Ayrıca bu ilim sayesinde muhataplarımızın riyalarını tespit ederek kendimizi koruma altına alabileceğimiz vurgulanmıştır.

Tüm bu izahlarla beraber Halid Ziya, sîma ilminden kesin beklentiler duyulmaması gerektiğini, bu işin insan çehresindeki iz ve işaretlerin aslında onun hangi ruhani durumda olduğuna tekabül ettiğini belirleme çabası olduğunu söylemiştir. Allah’ın yaradılışta bahşettiği bu kabiliyeti ilim çerçevesinde düşünerek hareket etmek aslî düşüncemiz olarak vurgulanır.

Bu anlatılanlardan sonra insan yüzünü oluşturan unsurlara değinilmiş ve maddeler halinde sıralanarak bu unsurların şekil ve şemaillerine göre karakter tayini yapılmıştır.    

Gözler, Allah’ın bütün duygulara bir ayna olmak üzere yarattığı tercümandır.              

Gözlerin, karakter tahlilinde büyük rol oynadığını belirten Uşaklıgil, Lavater’in göz rengi ve yapılarına göre keşfetme bilgisini maddeler halinde sıralamış ve bunlara da ilaveler yapmıştır. Özellikle göz bahsinde ilginç çıkarımlar dikkat çekmektedir. Küçük, yuvarlak ve hareketli gözleri olanların hırsızlığa meylinin yüksek olduğunu söyleyerek bu kişilerden sakınmamız tavsiyesinde bulunmuştur.

Kitabın son kısmında, önceki maddelere bir ek olarak özel karakter sahiplerinde olması beklenen bazı özellikler anlatılmıştır. Halid Ziya, kitabın bitiminde ise sakınmamız gereken kişilerden söz eder. Bunlardan birkaçını sıralayalım:                                              

  • Ufak yüzlerde büyük göz bulunan kısa ve zayıf insanlardan sakınınız.  
  • Donuk ve doğal olmayan gözler, siyah saçlı ve kıvrık burunlu insanların hilekâr olduğundan emin olunuz.
  • Yüzünde sizce tabiî olmayan bir hal olup da özellikle üzüntü zamanında ortaya çıkan insanlarla dostluk etmeyiniz.

Bu önemli kitaba, Yusuf Halis’in  Lavater’den çevirdiği Kıyafetnâme-i Cedîde eserindeki yüz hallerini anlatan resimler eklenmiş, böylece anlatılanlarla büsbütün bir ahenk sağlanmıştır.

 

Samet Polat Kütüphanesi
İlm-i Sîma
Kitaptan Görseller

Yorum bırakın