Halikarnas Balıkçısı’nın “Düşün Yazıları” Eserinde Anadolu ve Kültürel Süreklilik Tezi

Halikarnas Balıkçısı’nın (Cevat Şakir Kabaağaçlı), vefatından sonra Azra Erhat tarafından derlenen Düşün Yazıları adlı eseri, yazarın Anadolu kültürünün kökenlerine ve tarihsel devamlılığına dair temel tezlerini içerir. Bu eser, onun Anadolu’yu coğrafi bir mekân olmanın ötesinde, binlerce yıllık kesintisiz bir kültürel bütünlüğün taşıyıcısı olarak gördüğünü ortaya koyar. Kabaağaçlı, bu bütünlüğün temel harcını, yaşam coşkusunu ve doğayla iç içeliği temsil eden “Dionisyak” olarak tanımladığı bir ruhta bulur. Bu ruhun izlerini, antik çağ mitolojisinden halk geleneklerine, özellikle de Zeybeklik ve Ahilik kurumlarına uzanan geniş bir yelpazede sürer.

Kabaağaçlı, düşünsel çerçevesini Apolloncu ve Dionisyak olmak üzere iki temel karşıtlık üzerine inşa eder. Apolloncu tavır, ona göre kuralcılığı, donmuş kalıpları, simetriyi ve akademik katılığı temsil ederken, Dionisyak ruh; coşkuyu, hareketi, doğayla birleşmeyi ve yaşam sevincini ifade eder (Halikarnas Balıkçısı, Düşün Yazıları, s. 123-124). Kabaağaçlı için Anadolu’nun özü bu Dionysosçu ruhta yatar. Bu ruh, resmî tarihin zafer ve savaş anlatılarında yoktur, halkın yaşamında süregelen geleneklerde, danslarda ve inançlarda bulunur. Bu yaklaşımını mimari üzerinden de örneklendirir. Efes’teki İsabey Camii’ni, simetriyi yıkan ve hiçbir parçasının bir diğerini tekrar etmeyen yapısıyla, “dünyanın birinci asimetrik eseri” ve “dionisyak bir anarşizm” örneği olarak sunar (Halikarnas Balıkçısı, Düşün Yazıları, s. 17).

Bu Dionysosçu ruhun en belirgin yansımalarından biri olarak halk danslarını görür. Özellikle Zeybek oyunlarındaki hoplama ve zıplamaları, antik çağdaki Bakkhaların dağlardaki ritüelleriyle ilişkilendirir. Euripides’in Bakkhalar eserinde tarif edilen, kendinden geçerek yapılan ve coşkun nidaların atıldığı danslar (Euripides, Bakkhalar, s. 7), Kabaağaçlı’nın Zeybek danslarında gördüğü ruhla paralellik taşır. Yazar, “Zeybek” kelimesinin kökenini, antik Anadolu’da yaygın olan Bakkhos (Dionysos) kültünün takipçilerine verilen “İbakki” veya “İobakki” ismine dayandırır (Halikarnas Balıkçısı, Düşün Yazıları, s. 55-56, 62). Bu etimolojik bağlantıyı, Zeybekliğin coğrafi olarak Batı Anadolu’da, yani antik Bakkhos kültlerinin en yoğun olduğu bölgede ortaya çıkmasıyla destekler. Zeybeklerin giyim kuşamındaki unsurları da bu devamlılığın bir kanıtı olarak yorumlar. Örneğin, cepkenden sarkan uzun parçaların, Bakkhaların kurban ettikleri hayvanın postunu (nebris) sırtlarına atmalarının zamanla süse dönüşmüş bir kalıntısı olabileceğini ileri sürer (Halikarnas Balıkçısı, Düşün Yazıları, s. 24).

Kabaağaçlı, Ahilik kurumunu da benzer bir tarihsel süreklilik içinde ele alır. Ahiliğin, İslamiyet ile birlikte dışarıdan gelmiş bir yapı olmadığını, kökenlerinin antik Anadolu’daki “phyle” (arkadaşlık) ve “phratria” (kardeşlik) olarak bilinen esnaf ve zanaatkâr birliklerine dayandığını iddia eder (Halikarnas Balıkçısı, Düşün Yazıları, s. 37). Bu kurumları, sendikaların ilkel biçimleri olarak tanımlar. İbn Battuta’nın 14. yüzyıl Anadolu’sunda Ahilerin misafirperverliğinden ve toplumsal hayattaki merkezî rolünden detaylıca bahsetmesi (İbn Battuta, Seyahatname, Cilt 1, s. 317-318), Kabaağaçlı’nın Ahiliğin yerli ve köklü bir kurum olduğu yönündeki tezini destekler niteliktedir. İbn Battuta, Anadolu’da gezdiği her köy ve kasabada Ahilerle karşılaştığını, onların gezginleri ve yabancıları konuk etmek için birbirleriyle yarıştıklarını, kendilerine ait zaviye ve tekkelerde onları ağırladıklarını anlatır. Kabaağaçlı, Evliya Çelebi’nin Ahi pirlerinin İran ve Yunan ustalarından seçildiğine dair kaydını da bu kültürel devamlılığın bir başka kanıtı olarak sunar (Halikarnas Balıkçısı, Düşün Yazıları, s. 42). Ahi teşkilatının temelini oluşturan fütüvvet anlayışı yani cömertlik, yiğitlik ve kardeşlik ilkeleri, işaret edilen bu yerli kardeşlik ruhunun bir devamı olarak okunabilir (Cemal Anadol, Ahilik Kültürü ve Fütüvvetnameler, s. 21-25).

Düşün Yazıları’nın önemli bir bölümü, Kabaağaçlı’nın din, dogma ve laiklik üzerine yaptığı analizlere ayrılmıştır. Yazar, “papazlık” olarak adlandırdığı ruhban sınıfını ve onun temsil ettiği katı kuralları, yaşamı ve coşkuyu yadsıyan Apolloncu bir tavır olarak görür. Bu bağlamda, İslam’ın özünde “laik” olduğu şeklinde özgün bir yorum geliştirir. Ona göre laiklik, din karşıtlığı değil, dinin bir ruhban sınıfının tekeline alınmasına karşı bir duruştur. Bu görüşünü şu argümanlarla temellendirir: İslam’da, Hıristiyanlıktaki gibi özel ruhani yetkilere sahip, cemaatten kesin çizgilerle ayrılmış bir ruhban sınıfı yoktur. İmam veya müezzin gibi görevliler, kutsal bir statüye sahip olmayıp ibadeti kolaylaştıran kişilerdir ve yerlerine herhangi bir Müslüman geçebilir (Halikarnas Balıkçısı, Düşün Yazıları, s. 107-108). “Ben kulumun zannı katındayım” ifadesini, Tanrı ile birey arasına bir aracı kurumun giremeyeceğinin temel kanıtı olarak görür (Halikarnas Balıkçısı, Düşün Yazıları, s. 108-109). Ona göre bu özgürlükçü ruh, zamanla ortaya çıkan mezhepler ve “içtihat kapısının kapanması” gibi yorumlarla dogmatik bir yapıya büründürülmüş, din, yaşayan bir inanç olmaktan çıkıp mekanik ritüellere indirgenmiştir (Halikarnas Balıkçısı, Düşün Yazıları, s. 110-111).

Eserdeki Diğer Temel İzlekler: Homeros ve Mitolojik Yorumlar

Yukarıdaki bölüm, Kabaağaçlı’nın kültürel süreklilik tezinin ana hatlarını ortaya koymaktadır. Bununla birlikte Düşün Yazıları, bu tezi derinleştiren başka önemli konuları da barındırır. Yazarın Homeros destanlarına ve Anadolu mitolojisine getirdiği yorumlar, onun düşünsel dünyasının temel taşlarındandır.

Onun için Homeros, bir Yunan şairi olmaktan çok, bir Anadolu ozanıdır. İlyada ve Odysseia‘nın, Batı medeniyetinin temel metinleri olarak kabul edilmesine karşın, özünde Anadolu’nun hikâyesini anlattığını savunur. Ona göre destanlar, sonradan Atina merkezli bir sansürden geçirilerek Helenleştirilmiştir. Bu tezini desteklemek için destanlardaki coğrafi tasvirlerin, bitki örtüsünün ve kültürel kodların Ege’nin Yunan yakasıyla uyuşmadığını, bilakis Anadolu coğrafyasıyla örtüştüğünü ileri sürer (Halikarnas Balıkçısı, Düşün Yazıları, s. 145-148). Troyalıların destanda daha insancıl ve onurlu bir şekilde tasvir edilmesi, Akhalı kahramanların ise çoğu zaman kaba ve yıkıcı gösterilmesi, Kabaağaçlı için ozanın gönlünün Anadolu’dan yana olduğunun bir kanıtıdır. Homeros’u Anadolu’ya iade etme çabası, yazarın kültürel mirası sahiplenme ve onu kendi kökleriyle yeniden buluşturma arzusunun bir parçasıdır.

O, mitolojik anlatıları da kendi Apolloncu-Dionisyak karşıtlığı içinde yeniden yorumlar. İkaros miti, onun için bir başarısızlık öyküsü değildir. Güneşe doğru uçmaya cüret eden İkaros, babası Daidalos’un temsil ettiği ölçülü, akılcı ve kuralcı (Apolloncu) tavra bir başkaldırıdır. İkaros’un kanatlarının eriyip denize düşmesi, bir felaket olarak görülmez. Bu, yaşamı ve tutkuyu sonuna kadar yaşama arzusunun, yani Dionisyak ruhun trajik ama görkemli bir ifadesidir (Halikarnas Balıkçısı, Düşün Yazıları, s. 125-126). Benzer şekilde Dafne miti de bu çerçevede anlam kazanır. Tanrı Apollon’un kuralcı ve sahip olma arzusundan kaçan su perisi Dafne’nin bir defne ağacına dönüşmesi, doğanın kendini donmuş bir kalıba sokulmaktan kurtarma zaferidir. Dafne, Apollon’un heykelleştiren, donduran arzusuna teslim olmak yerine, yaşamın ve doğanın dinamik döngüsünde kalmayı seçer.

Sonuç

Halikarnas Balıkçısı, Düşün Yazıları’nda Anadolu medeniyetini durağan ve dışa bağımlı bir yapı olarak gören tarih anlatılarına bir alternatif sunar. Eser, etimolojiden mitolojiye, halk geleneklerinden seyyahların tanıklıklarına uzanan geniş bir alanda deliller arayarak Anadolu’nun köklerinin, hayatı, coşkuyu ve sanatı merkeze alan “Dionisyak” bir ruhta yattığını savunur. Homeros’u ve mitleri Anadolu’nun öz malı olarak görmesi, bu süreklilik tezini daha da güçlendirir. Bu eser, bir tarih ve kültür incelemesi olmanın ötesinde, yazarın ve içinde bulunduğu “Mavi Anadolu” hümanizması hareketinin, Türkiye’nin kimliğini kendi yerli ve derinlikli mirası üzerinden yeniden tanımlama çabasının bir manifestosu niteliğindedir.

Kaynakça

Anadol, Cemal. Türk-İslâm Medeniyetinde Ahilik Kültürü ve Fütüvvetnameler. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1991.

Erhat, Azra. Mavi Anadolu. Bilgi Yayınevi, Ankara, 1969.

Erhat, Azra. Mavi Yolculuk. Bilgi Yayınevi, Ankara, 1973.

Euripides. Bakkhalar. Çev. Sabahattin Eyüboğlu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2016.

Evliya Çelebi. Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi. Haz. Seyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı. Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.

Göksu, Sadık. Sokrat ve Eflatun’dan Günümüze Ahilik. Polat Kitapçılık, Ankara.

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı). Düşün Yazıları. Haz. Azra Erhat, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1993.

İbn Battuta. İbn Battûta Seyahatnamesi. Çev. A. Sait Aykut, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.

Yorum bırakın