Bir Kurucu Metin Olarak “Edebiyat Sosyolojisine Giriş”: Nurettin Şazi Kösemihal’in Sosyolojik Anatomisi

Bir Kurucu Metin Olarak "Edebiyat Sosyolojisine Giriş": Nurettin Şazi Kösemihal'in Sosyolojik Anatomisi | Samet Polat


İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişmeye başlayan edebiyat sosyolojisinin kurucuları yoktur fakat habercileri vardır. Birinci koldan Mme de Stael; din, töre, kanun gibi kurumlarla edebiyat arasındaki bağı inceler. Taine; edebiyatla sosyoloji arasındaki ilişkiyi eserlerin,
toplumların belli zaman ve çevre içindeki duygu ve düşünceleri olarak ele alır. İkinci koldan Marx ve Engels’in edebiyat ve toplum arasındaki düşünceleri dağınıktır. Fransızlardan Sartre, edebiyatı konuşurken toplumsal ve ekonomik koşullara önem verir. Albert Memmi “Edebiyat Sosyolojisinin Sorunları” adlı incelemesinde günümüz araştırma açılarını ele almaktadır ama tüm bunlara karşın tam bir disiplin hâline gelmemiştir.

Edebiyatçılar ve edebiyat eserleri fizik, biyolojik, psikolojik ve sosyal dünya ile yapılandırılmıştır ama edebiyat yapıtını ortaya çıkaran sosyolojik unsuru incelemek için sosyal dünya üzerinde durulmalıdır. Edebiyat sözlü ya da yazılı bir dildir. Bu edebî değeri diğer yazılardan ayıran fark, bugüne kadar anlaşılamamış olsa dahi ontolojisi kabul edilmeye mecburdur. Bilgi de anlam da edebiyat yazısını diğer yazılardan ayırmaya yarayan bir unsur değildir çünkü edebiyatta imgelem vardır. Hayallerin estetik duygularla verilmesi önemlidir. Edebiyatı edebiyat yapan şey anlaşılmayan özelliği, ilhamlı söyleyişi, edebiyat dışındaki diğer ögelerle olan canlı bağlantısıdır.

Edebiyat bilimi çok boyutlu, komplike olan edebiyatın tamamını; edebiyat sosyolojisi de bu olayın sadece sosyal yönünü yani edebiyatla toplumsal yaşam arasındaki ilişkiyi incelemelidir.

Edebiyat sosyolojisinin doğup gelişmesini engelleyen nedenler vardır. Toplumsal sınıf, bu engellerin başında gelir. Sanatın toplum tarihinde bir karşılığı olmazsa edebiyat sosyolojisi de olmaz. Edebiyat olgusu da bu engellerden ikincisidir. Edebiyat olgusu toplumun kendi bilincini görmesini sağlar ama bunun da yıkıcı etkisi vardır. Toplumun kendisini aydınlatacak, açığa çıkaracak diye korkmasından dolayı edebiyatın aydınlatılmasını istememesi de bu engellerden biridir.

Edebiyat yapıtını meydana getiren yazarın kişiliği hem yaradılışla hem ait olduğu toplumla hem de yaşadığı çağ ile şekillenmiştir:

A. Yazar ve yaratıcılık
B. Toplum içinde yazar
C. Zaman içinde yazar

Yazarın yaratıcılığı doğanın bir armağanıdır ve kendiliğindendir. Toplum içinde yazar; yazarın doğum yeri, ailesi, ekonomik şartları, içinde bulunduğu sosyal sınıf gibi konularla incelenir. Zaman içinde yazarda ise yazarın yaşadığı ekibin -kuşak kelimesi daha çok yaşla ilgili olduğu için ekip daha doğru- belirlenmesi gerekir. Bu ekiplerin tutunmalarına, yükselmelerine hükümet değişikliği, savaş gibi siyasî olaylar etki etmiştir.

Edebiyat yapıtının sınırını belirlemek imkânsızdır. Bu yapıtların tüketimi ile okunması arasında fark vardır. Okunmak dışında da satın alınabilirler. Yani edebiyat kitabı da yazar gibi çok yönlü bir olaydır. Edebiyat yapıtını toplumdan soyutlanmış bir olay olarak görmek olmaz. Edebiyat yapıtı ile toplumsal yapı arasında sıkı bir ilişki vardır:

A. Cinsler ve biçimler sosyolojisi
B. Konular sosyolojisi
C. Karakterler ve kişiler sosyolojisi
D. Üsluplar sosyolojisi

Edebiyat yapıtının şiir, roman, tiyatro gibi cinsleriyle içinde doğdukları toplumsal ilişki incelenmelidir. Edebiyat yapıtlarının konularıyla toplumlar arasında önemli ilişkiler bulunur. Bir edebiyat yapıtındaki kişiler, tipoloji, karakterizasyon ile o yapıtın belirlediği toplumsal yapı ile arasında ilişkiler vardır. Bir edebiyat yapıtının üslûbu ile toplumsal çevre arasındaki bağ da yok sayılamaz. Yapıtın üslubuna bakarak o yapıtın içinde doğduğu toplumun hangi yüzyıla bağlı olduğunu anlayabiliriz.

Yazarın meydana getirdiği yapıtı yani kitabı geniş okuyucu kitlelerine ulaştırması gerekir. Bunun için de bu yapıtın basılması, yayılması, dağıtılması gerekir. Bu yapıtın bağımsız olarak tutunabilmesi için yazarından sıyrılmasına ihtiyaç vardır. Yayımcı, yapıtın doğmasını, dünyaya gelmesini sağlar. Modern yayımcı yazar yerine okuyucuyu, okuyucu yerine yazarı etkilemeye çalışır. Basılacak kitap için ilk olarak okuyucu kitlesi göz önünde bulundurulmalıdır. Ne kadar satılacağı, hangi fiyatla satışa çıkarılacağı belirlenmeye çalışılır. Yazar ile okuyucu arasında denge kurulmalıdır. Sonrasında dağıtımı yapılır. Yayımcı, zihnindeki okuyucuya nasıl ulaşacağını düşünmek zorundadır.

Bir edebiyat yapıtı, çeşitli okuyucu topluluklarından sadece belirli bir kısmını ilgilendirebilir. Okuyucu topluluğu ülkeden ülkeye, zamandan zamana değişir. Okuyucunun hangi yapıtı sevip sevmeyeceği okuyucu sosyolojisinin önemli sorunsallarından biridir. Bir yapıt birçok okuyucu topluluğuna ulaşınca başarılı olmuş diyemeyiz. Çünkü işin içine ticaret de girmektedir. Ama eser, maddî bir nesne olmadığına göre edebî yapıtın değerini, başarısını ölçecek yöntemler de başarı sosyolojisinin konusudur. Eleştirmenler, okuyucu ile yapıt arasında aracı konumundadırlar. Eleştirmen daha dikkatli ve anlayışlı bir okuyucudur. Eleştirmenlerin toplumsal bakımdan okuyucu topluluğuna yol gösteren bir görevi vardır. Bu çeşit sorunsallar da eleştirmen sosyolojisinin inceleme sahasına girecektir.


Nurettin Şazi Kösemihal’in sunduğu bu analitik çerçeve, “edebiyat olgusunu” dört temel ve birbirini takip eden evreden oluşan organik bir sistem olarak kavramsallaştırır: yazar, yapıt, basım-yayım-dağıtım ve okuyucu. Bu yapı, doğrusal bir süreçten ziyade, her bir evrenin diğerini hem etkilediği hem de ondan etkilendiği diyalektik bir ilişki ağıdır. Örneğin, “basım-yayım-dağıtım” evresi, yalnızca bir aracı mekanizma değildir; yazarın bireysel yaratım eylemi ile okuyucunun kolektif alımlama pratiği arasında aktif bir düzenleyici rolü üstlenir. Yayımcı, hedeflediği okuyucu zümresini dikkate alarak eserin tirajını, kâğıt kalitesini, punto karakterini, kapak tasarımını ve fiyatlandırmasını belirlerken, aslında eserin sosyo-ekonomik kaderini de şekillendirir. Bu bütüncül yaklaşımın bilimsel gerekliliği, Kösemihal’in önceki indirgemeci metodolojilere yönelik eleştirisinde yatmaktadır. Taine’in “olgucu (positiviste) gerekirci (déterministe)” yaklaşımı veya Marksist ekolün “sosyalist gerçekçilik” kuramı gibi modeller, edebiyatı kendi dışındaki faktörlerin (ırk, çevre, zaman, ekonomik altyapı) pasif bir yansıması olarak görmekle eleştirilir. Kösemihal’e göre bu yaklaşımların temel zaafı, edebiyat olgusunun “türselliğini”, yani onu diğer metin türlerinden ayıran o özgün, estetik ve yaşantısal niteliği göz ardı etmeleridir. Edebiyat sosyolojisi, “söz, yazı biçimini almış bir yaşantı” olan bu özü yok etmeden onun toplumsal bağlamla olan karmaşık ilişkisini analiz etmelidir. Dolayısıyla, yazarın ortaya koyduğu şema, dogmatik ve kesin bir teori değil, edebiyat olgusunun “kozmo-bio-psiko-sosyal” bütünlüğünü koruyarak gelecekte yapılacak anket, istatistik ve tarihsel analiz gibi ampirik araştırmalara yön verecek esnek ve göreli bir bilimsel çalışma planı niteliğindedir.

Bir Kurucu Metin Olarak "Edebiyat Sosyolojisine Giriş": Nurettin Şazi Kösemihal'in Sosyolojik Anatomisi | Samet Polat
Bu sitede sunulan metin, fotoğraf ve benzeri tüm materyaller, yazarının özgün çalışması ve mülkiyetindedir; bu sebeple sahibinden yazılı onay alınmadan başka bir mecrada bütünüyle yayımlanması veya kullanılması mümkün değildir. İçeriklerden bir bölümün alıntılanması ise yalnızca, kaynağın açıkça belirtilmesi ve orijinal sayfaya aktif bir internet bağlantısı (link) verilmesi koşuluyla mümkündür. Kaynak gösterilmeksizin yapılan her türlü alıntı, izinsiz kullanım olarak kabul edilir ve yapılan alıntıların eserin bütününün yerini tutacak kapsamda olmamasına dikkat edilmelidir.

Yorum bırakın