Nezihe Meriç’in ilk olarak 1961 yılında yayımladığı “Korsan Çıkmazı” romanında yazarın yaşam öyküsünden izler görmek mümkündür. Nezihe Meriç gibi anlatının başkişisi olan Meli’nin de bir kız çocuğu vardır. Meriç’in 1943’te Edebiyat Fakültesinin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okurken dikkatle dinlediği edebiyat öğretmeni Mehmet Kaplan’dan ilhamla Meli karakteri bir edebiyat öğretmenidir. Meli’nin çocukluk arkadaşı olan Berni, konservatuvar öğrencisidir ve piyano dersleri görür. Nezihe Meriç de 1956 yılında yaptığı evliliğe kadar öğrenim hayatında piyano çalmayı öğrenmiştir. Yazarın kişiliğini belli imgelerle aktardığı romanda sosyolojik çözümlemenin olanakları şekillenir.
Köy Enstitülerinden yetişen Talip Apaydın, Fakir Baykurt gibi yazarların ve bu enstitülerden mezun olmasa da köy ve köylü yaşamını toplumcu gerçekçi bakış açısıyla ele alan Yaşar Kemal gibi yazarların ürettiği eserlerden farklı olan “Korsan Çıkmazı” daha bireysel ve içe dönük bir eserdir. Bu dönemde yazılan romanlar sıklıkla toplumcu gerçekçi özellikler gösterse de “Korsan Çıkmazı” romanında toplumcu gerçekçi anlayışta olduğu gibi idealize edilmiş tipler yoktur ve olaylar Anadolu’da gerçekleşen zalim-mazlum halk çatışmasına veya alt-üst sınıf karşıtlığına dayanmaz. Okumak için Doğu Anadolu’daki küçük bir ilden Orta Anadolu’daki büyük bir kente göç eden Meli ve Berni’de göçün ortaya çıkardığı problemler, toplumsal dönüşümün sıkıntıları veya acıları biçiminde değil de çocukluk anılarını geriye dönüşle hatırlayarak yaşadıkları güncel durumu fark etme hâli vardır. Bilinçli olarak konservatuvar okumak ve öğretmen olmak isteyen bu roman kişileri, yaptıkları göç sonunda modern bir yaşantı içerisinde olan Neyyire hala ve onun kocası Muharrem amca ile birliktelik kurar. Bu düzlem ile modernleşmenin ayak seslerinin duyulduğu Türkiye, iki arkadaşın yaşantısıyla okuyucuya aktarılır.
“Bir tepenin üzerinden, bizim Akçakadı Mahallesi’ne bakıyordum. Bizim eski, dar, çamurlu sokaklarımız bir yanda; yeni, geniş yollar öbür yandaydı. Biz eski evler, eski adlarlaydık. Handan, Pehlâne, Nebahat, Meliha, Süheyla… Yeni evler, yeni yollar, yeni adlarlaydı oysa: Işık, Su, Erol, Yalçın, Vural, Bora…” (Meriç, 1999: 111) şeklinde ifade edilen bu değişim, dış dünyadaki gerçekliğin roman aracılığıyla kurmaca bir evrende okura yansıtılmasıdır. Meli ve Berni on beş yaşındayken anlamlandırmakta zorluk yaşadıkları İkinci Dünya Savaşı çıkar. Evde yoğun olarak savaş ile ilgili konuların konuşulduğu, (…)
(Bu yazının eksiksiz metni için bkz.: Samet Polat, Edebiyatın Katmanlarında: Şiir, Kurmaca ve Düşünsel İzler, ss. 45–49)

